Tarih 17 Ağustos 1999… Saatler sabaha karşı 03.02.. Marmara Bölgesi, son yılların en şiddetli depremiyle sarsıldı. Depremin şiddeti 7.4, bilançosu ağır oldu. 20 bin civarında ölü, onbinlerce yaralı, binlerce tamamen yıkılımış bina, onbinlerce hasarlı yapı ve yüzbinlerce evsiz insan. Ve tabii depremin oluşturduğu ekonomik hasar… Marmara Bölgesi’nde yoğunlaşan otomotiv endüstrisi depremden nasıl etkilendi, deprem sonrası açıklamalar ne yönde oldu??
Tarihin bu acı dolu günlerine projeksiyon tutuyor ve Taşıyanlar Dergisi’nde 1999 yılının Eylül ayında, yani depremden bir ay sonra çıkan haberimizin bir özetini yayınlıyoruz;
Marmara Depremi'nin Türkiye ekonomisine, otomotiv ve taşıma sektörüne olan doğrudan ve dolaylı etkileri net olarak ortaya çıkıyor. Meslek kuruluşları üyelerinin ve sektörlerinin durumları ile ilgili açıklamalar yapıyorlar. Otomotivciler ve taşımacılar depremin olumsuzluklarından kendileri ve tesisleri etkilenmiş olmalarina rağmen felaketin ilk gününden bu yana depremzedelere yardım çalışmalarım sürdürüyorlar ve bölgede önemli sorumluluklar üstlenmiş bulunuyorlar. Taşımacılar, araç ve personelleri ile birlikte hizmet veriyorlar. Römorklar geçici konut ve depo olarak kullanılıyor. Felaket bölgesinde valilikler, çıkan bir kararname ile iş ma kinalan ve taşıtları karşılığı sonradan ödenmek üzere kullanma yetkisine sahipler.
Lojistik Zincir
Deprem normal koşullarda hayatımızda önemini algılamadığımız birçok unsurunönemini ortaya çıkardı. Haberleşme, ulaşım, dağıtım ağı, lojistik ulaşım ve dağıtım anlayışı bunlardan bazıları… Depremle birlikte çok geniş bir bölgedeki tüm sistemler ve personel mağdur durumda kaldı. Düzensiz gelen, sayışı, niteliği belli olmayan yardım malzemelerinin; düzenli dağıtım ve ikmalinin gerçekleştirilememesi felaket koşullarım ağırlaştırdı. Yaşanan bu karmaşa, lojistik (akıllı) taşıma ve dağıtım mantiğının sivil hayatta da kullanilmasi gerektiğim gün-deme getirdi.
OSD ne diyor?
Deprem, otomotiv sektörünün kısa dönemli tanıtım ve eğitim programlarında aksamalar yarattı. Her düzeyde çalışanın karşılaştığı sorunlar işletmelere yansıdı. Konu ile ilgili olarak Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) bülteninde Marmara Depremi'nin otomotiv sektörüne olan etkileri ile ilgili şu bilgilere yer verildi;Deprem, Sakarya ve Kocaeli'nde bulunan otomotiv sanayi tesislerinde çok önemli zararlar ortaya çıkardı. Bu illerde toplam 7 adet faal ve 1 adet yeni yatırımı devam eden ana sanayi ile tüm ana sanayiye mal üreten toplam 95 yan sanayi firması bulunuyor. Depremin yoğun etki yaptığı bu illerdeki tesisler, sektör faaliyetinin yaklaşık 1/3'ünü kapsıyor.
Otomotiv sanayisine etkileri
Sektörde 1998 yilinin ikinci yarısından bu yana yaşanan krizin olumsuz sonuçlarinin alınan yeni önlemlerle 1999 Eylül ayından sonra giderek etkisini kaybedeceği bekleniyordu. Ancak, Marmara Depremi otomotiv sanayindeki mevcut krizi derinleştirebilir ve daha olumsuz yeni bir boyut getirebilir.
İşgücü zararları
OSD Bülten'nin de yayınlanan habere göre, deprem nedeni ile Sakarya ve Kocaeli'nde bulunan sanayi tesislerinde doğrudan çalışan kişi kaybı, ilk tahminlere göre 50 do-layında. Ancak halen kendileri ile ilişki kurulamayan önemli sayıda personel bulunuyor. Depremde kendi hayatım kurtaran birçok çalışanın ise aile ve akrabaların-dan önemli sayıda kayıpları var. Özellikle Sakarya ve Kocaeli illerindeki Otokar, Otoyol, Toyotasa ve Hyundai Assan firmalarındaki çalışanlardan bazıları evlerini, taşıt araçlarım ve her türlü kişisel malvarlıklarını kaybettiler. Bu durumdaki işgücünün kısa sürede üretime geçmesi, yaşanılan maddi ve psikolojik ortam nedeni ile pek mümkün görülmüyor.
Otomotiv sanayinin gerektirdiği her düzeydeki yüksek nitelikli teknik işgücü, bu bölgede son 5 ila 6 yılda genellikle istanbul'dan davet edilmiş ve firmaların özel teşvikleri ile Sakarya ve Kocaeli'ne yerleşmişti. Deprem nedeni ile bu işgücünün diğer yörelere göç etmesi sonucu bölgede nitelikli 4gücü açiğinin ortaya çikmasi, sektörün geleceği açisindan en önemli sorunu oluşturuyor. Aynı durumun Gölcük/Kocaeli'nde halen yatırımı devam eden ve toplam olarak 8 ila 10 bin kişilik ek istihdam yaratması planlanan Ford Otosan yatırımı için de söz konuşu olduğu belirtiliyor.
Sonuç olarak Marmara Depremi, otomotiv sanayinin rekabet gücü nü orta vadede çok olumsuz etkileyecek nitelikte görülüyor.
Sürdürülmekte olan çalışmalar
Depremin sanayi tesislerinde yarattığı fiziki tahribat, 3 ila 4 ay içinde giderilebilecek nitelikte görülüyor. Firmalar bu amaçla kendi kaynakları ile çalişmaya başladı. Bölgedeki tesislerde özellikle mekanik ve elektronik aksamdaki arızaların boyutunun tesbid ve gi-derilmesi ile ilgili ayrıntılı çalışmalar, uluslararası kuruluşlardan sağlanan uzmanların desteği ile devam ediyor.
Deprem bölgesinde bulunan firmalar, kendi işgücünün ve bölgenin uğradığı tahribatın bir an önce giderilmesi için barınma ve beslenme dahil her türlü ihtiyacın karşdaması için gerekli 'düzenlemeleri yapıyor. Tesislerin açık alanları bu amaçla kurulan çadırla-ra tahsis edilmiş durumda.
Bölgedeki firmalar gibi deprem bölgesi dişinda bulunan firmalar da deprem ile ilgili olarak kurtarma, tahliye, çadır temini ve kurulmasi, enkaz kaldırma, aş ocağı açilmasi ve sağlık gibi temel hiz-metlerine kendi kadro ve olanakları ile doğrudan katkıda bulun-maya devam ediyorlar.
Yan sanayiye olan etkileri
Otomotiv sektörü ile birlikte otomotiv yan sanayi de özellikle bu bölgede yoğunlaştığı için depremden etkilendi. Üstelik bu firmaların sermaye yapışı, iş tanımlamaları ve çalışma biçimlerindeki özellikler ve bazı firmalarda yönetici ve çalışanların firma sahibi olmasi nedeniyle kayıplar daha etkili oldu. Bu firmaların yerli ü-rerimdeki adet azalmalarından dolayı ihracata yöneldikleri bir | dönemde taahhütlerim yerine gedrmelerinde zorlanmaların-dan dolayı ihracat bağlantıları olumsuz etkilenebilir.
Taşıt Araçları Yan Sanayi Derneği (TAYSAD) tarafindan hükümet yetkililerine iletilmek üzere hazırlanan deprem raporunda; deprem bölgesinde faaliyet gösteren üyelerin üretiminde yol sonuna kadar yüzde 20 oraninda azalma meydana geleceği, bu kaybın 2000 yilinda yüzde 10'u bulacağı ifade edildi. Raporda deprem nedeniyle oluşan üretim kaybının yıl sonuna kadarki süreçte 5.6 milyon dolar (2.6 trilyon lira), gelecek yıl için ise 2.5 milyon dolar (1.2 trilyon lira) olması-nin beklendği belirtildi. Ortaya çıkan maddi zarar tutarının yaklaşık bir trilyon lira olduğunun açıklandığı raporda, bu zararın giderilmesi için gereken finansmanın ise l .6 trilyon lira olduğu kaydediliyor. Öte yandan işten ayrılma nedeniyle bölgede ortaya çıkan pesonel kaybının yüzde 20 olduğu, bu rakamın bazı firmalarda yüzde 50'yi bulacağı tahmin ediliyor
Üst yapıcılara etkisi
îzmit, Adapazarı, Sakarya bölgesi otomotivcilerle birlikte üst yapıcıların, kasa ve römork imalatçılarının da yoğun olarak bulunduğu bir bölge. Bu nedenle üst yapıcılar da depremden yan sanayi ve ana sanayi gibi etkilendi. Türkiye için büyük önem taşıyan tesisleri Adapazarı'nda bulunan Fruehauf ve Tırsan, Bolu'da bulunan Yeksan ve Alkan gibi firmalar da depremden etkilendi. Bu arada bazı kasa imalatçılarınin prefabrik konut üretimine yönelerek kendilerine yepyeni bir iş alanı oluşturmaya başlamaları ve depremin etkilerim a-zaltmaya yönelik bir üretimi gündeme getirmeleri de dikkat çekici bir gelişme.
Taşımacılara olan etkileri
Peprem bölgesine ilk ulaşan, gönüllü ve zorunlu görevleri ilk üstlenen kesim olan taşımacıların, depremden müşteri bağ-lantilannın kaybı, ihracat taşı-malannda azalma şeklinde etki-lenmesi bekleniyor. Uzun bir süreden beri krizde olan sektörün bu olumsuzluklarla prob-lemlerinin artacağından endişe ediliyor.
UND ne dedi?
Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) Başkanı Saffet Ulusoy konu ile ilgili görüşlerim şöyle ifade etti;
17 Ağustos sabahı deprem 63 milyonluk Türkiye'yi etkiledi. Bu etkileme iki şekilde oldu. Birincisi; hayal kırıklığı, ikincisi; kabusun bugün de devam etmesi… 18 Ağustos'ta kurulan kriz masasi, yıkılan 20 bine yakın bina, evsiz kalan 200 bine yakın insana yönelik olarak ne yapacağına karar verirken en önemli şeyin taşıma ve taşıma hatları olduğunu gördü.
Biz UND yönetimi olarak derhal harekete geçtik. Televizyonlardan duyuru yaparak 900 üyemiz ve 25 bin civarındaki aracımızla her türlü nakliyeyi üstlendik. Bölgeye 2200 treyler, 285 adet frigorifik römork gönderdik. Bu römorkların bir bölümü hala görev başinda. Römorklarımız, soğuk hava deposu, morg, depo harta geçici ev olarak kullanıldı. Ayrıca, Anadolu Deniz Acentası ile gö-rüşerek deniz yoluyla gelen yardımların bölgeye ulaştirılması-nı sağladık.
UND ulaşım hizmetleri dişinda evsiz kalan vatandaşlar için 158 adet prefabrik ev yapıyor. Bu evler 60 m2 genişliğinde ve içinde bir ev için gerekli olan tüm eşyalar mevcut. Ayrıca, çevresindeki sokaklar, beton sahalar, çocuk bahçeleri, kreşler ile dört dörtlük olarak inşaa edıldiler.
Ulusoy’un çağrisi
Bu evler için UND 900 milyar liraya yakın bir para harcadı. Ben buradan tüccarlara, işadamlarına sesleniyorum; ödenmeyen vergilerin, verilmeyen zekatların zamanı gelmiştir. Bu yıl haca gidecek vatandaşlarimizin da hac yerine buradaki vatandaşlara yardım etmeleri gerekiyor. Bu dünyada ömürler kısa, toprağın altindaki ömür ise uzun.
Bölgede en büyük sanayi tesisleri yer alıyor. Fakat sanayi tesisleri konutlar ve konut bölgeleri kadar zarar görmedi. Bunun nedeni sanayi tesislerinin yapımındaki dikkat ile birlikte asıl önemli olan tesislerin çok katlı olmamasi. Hasar gören sanayi binaları birkaç ay içinde eski haline gelir. Burada kaybedilen ihracat gücümüzden daha önemlisi ortaya çıkan talep kaybı. Türkiye'nin bu bölgesindeki maaşlı insanlar ortadan kalktı. Türkiye'deki kriz ortaminda tüm bunlar, gelişmelerin daha zor hale gelmesine neden olacak. Burada gerek enkaz kaldırmaları gerek yıkılanların yerine yenilerinin yapımı için inşaat sektörüne iş düşecek. Hükümet bir yıl kira yardımı yapmak yerine prefabrik konutlara yönelmeli. 60 m2'lik dörtbaşı mağrur bir prefabrik konutun 3 milya-ra maloduğu düşünülürse ilk baştan normal konut yapmak daha ekonomik gelebilir. Fakat yapılan konutlardan kimsenin memnun olmayacağı daha önce yaşananlardan ortadadır. Bunun yerine vatandaş kendini topladığında kendi evini yapmalı. Yapılacak prefabrik konutlar, başka dönemlerde hatta çevremizdeki ülkelerde de kullanılabilecek şekilde sökülüp muhafaza edilmeli. Diğer yandan yaraların sarilmasi için sadece bedelli askeliğin bir katkı sağlamasını beklememeliyiz. Bunun yerine büyük a-lışverişlerde varlık vergisi eleşri-rilerine uğramayacak olan ve sıradan insanları rahatsız etmeyecek olan bir vergi kanunu şart. Ben, Ulusoy Şirketler Grubu o-larak bu verginin verilmesinden yanayım ve bunu ödemeye ha zırım. Diğer türlü Türkiye'nin iç ve dış borcunu, ödeyeceğimiz faizi artırarak yapacağimiz işler problemlerimizi büyütür. Zaten Türkiye'nin çektiği kendi parasi ile iş yapmak yerine borç alarak, kazanmadan saltanat sürme hevesine kapılmış olmasındandır.
Türkiye'deki krizin depremden çok daha dikkat etmesi gereken dünya ticaretindeki değişmelerdir. Biz deprem yaralarım sararız ama cebimizdeki paraya göre davranmayı, vergi vermeyi, dünyayı iyi anlamayı ihmal edersek depremin başaramadığı yarayı o zaman alırız.