Mart 24, 2016

Markalar


Bilge
adama sormuşlar:

      Üstat, deve ile pire arasında ne fark vardır? Diye.
   Üstat
yanıtlamış:

      Devenin piresi olur, pirenin devesi olmaz!

      Hangi prensibe göre söylediniz üstadım?

      Mülkiyet prensibine göre!

Günümüzün ünlü kamyon ve çekici markası DAF’ı bilmeyen yoktur herhalde.
Onun da bir aralar “piresi” vardı. DAF Otomobilleri:

Son
derece ilginç “Variomatik” otomatik şanzımanı ünlü idi. Fazla kendini
geliştirmediğinden 70’li yılların ortalarında fabrikayı Volvo aldı. DAF
arabalar ise kaybolup gittiler.

Marka
deyince bazılarımızın Peugeot’u hem araba hem de bisiklet olarak hatırlaması
kolaydır.


Bir de madalyonun öteki yüzü var. Örneğin
Fransız otomobil markası Citroen’in bir zamanlar bayağı güzel ve güçlü bir
kamyonu olduğunu biz eskiler hatırlarız.


Ayrıca
zarif ve hızlı İtalyan arabası Alfa Romeo’nun kamyonları bir zamanların güç
sembolü idi.


BMC’nin
markaları olan Austin ve Morris’in de otomobili vardı bir zamanlar:


Ama en
ilginç markalardan biri aşağıda: (Bunu kullanan çiftçi ne biçim hava atıyordur)

Bu arada gürültüleri ile kulakları tırmalayan bu
motosiklet üreticisinin (aşağıda), kemandan sonra insan kulağına en hoş gelen
sesleri çıkartan dev bir piyano üreticisi olduğu otomotivciler veya motor
tutkunları tarafından pek bilinmez.
 



Gerçek şu
ki “markalaşmak” kolay değil. Başarılı bir marka farklı ürün veya sektörlerde
de kendini ispatlayabilir. Markalaşmanın gerekleri yerine getirilirse iş kolay.
Kısaca iyi tanıtılma yanında “malının arkasında durma” markalaşmada en önemli
etkenlerden biridir.

Şu an
ülkemizde üretilmekte olan motorlu araçlardan hemen hiç biri yerli marka değil.
Olmaları da beklenmiyor zaten. Yeter ki bu markalar yerli satıcı ve servisleri
yoluyla “mallarının arkasında dursunlar”. İşte o zaman marka “mülkiyete” geçer,
yani SENİN olur.

Cep
telefonunuz arıza yaptı mı yandınız. Öyle servis ve tamir ücretleri önerilir ki
“en iyisi bunu atıp yenisini alayım” dedirtirler insana. O yüzden ülke cep
telefonu mezarlığına döndü. Malının arkasında duran yok! Yani markalaşma
lafta..Bir zamanların en çok satanı Nokia batmış. Şirket başkasında. Servis
veya parça hak getire. Bunu otomotivciler yapsa neredeyse idam edilecekler.
Hangi bakanlık bu konuya bakar belli. Ama o bakanlık “illa da yerli otomobil”
hevesinde.

Son 20
yılda cep telefonu ithalatına 16,5 milyar dolar harcamış olan bir ülkede hâlâ
cep telefonunda markalaşma olmadı ise yerli otomobil bayrağı açıp “işte bu!”
demek kadar bir yanlışlık düşünemiyorum.

Kısaca “pirenin devesi” olmağa çalışıyoruz galiba…


Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir