Kasım 21, 2016

Köprüden geçmek!

Nakliye sektörü dünyanın yükünü taşımakla kalmıyor, ödedikleri geçiş ücretleri, cezalar, kullandıkları araçlar ve yakıt üstünden alınan vergi ve harçlarla her dönemde her yerde maliyeler için en verimli kaz durumunda olmaktan kurtulamıyorlar.

Uluslararası taşımacılar geçtikleri ülkelerin yollarında, sınır kapılarında geçiş ücretleri, cezalar ödüyorlar. Ait oldukları ülkenin diplomatik ve siyasi gücü, geçiş güzergahının uzunluğu açık veya kapalı tarifenin belirlemesinde etkili oluyor.

Durum yurt içi taşımalarda da pek farklı değil. Taşımacılar karayolu ve köprü geçişlerinde, yıllık vergi, sigorta, muayene ücreti olarak bazen de ceza olarak sürekli ve düzenli ödeme yapıyorlar. Her yakıt alımıyla  tekerleklerin ister yüklü ister boş her dönüşünde bedel ödeyerek ilerliyorlar.
Hizmete açılan Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün yatırımının karşılanmasında da yük taşımacılara düşmüş görünüyor. 

Yük ve şehirlerarası yolcu taşımacılığı yapan işletmeciler bir kez daha yol açan, zahmete katlanan, yapılan yatırımların bedelini ödeyen  kesim olacak.  Sonra…  Sonra başka köprüye denmemesi dileğiyle yollarına devam edecekler, bu dün böyle oldu, yarın da böyle olacağa benziyor…  
Düne bir bakarsak… Taşımacıları  rahatlatmak, işlerini kolaylaştırmak için oluşturulan çözümlerin bazılarının bir süre sonra onlar için oluşturulduğunun unutulduğunu görüyoruz. Başlangıçta katlandıkları zorluklar, uyum süreçleri hatırlanmıyor. Bu durumun en tipik örneği birinci ve ikinci boğaz köprüleri.

Şehirlerarası hatta uluslararası ulaşımı, özellikle de kamyon ve otobüs ulaşımını kolaylaştırmak ve iki yaka arasında trafik sıkışıklığından etkilenmeyen bir geçiş oluşturmak üzere yapılan Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nden artık ağır araçlar geçemiyorlar. İstanbul Boğazı üstünde üçüncü geçişi oluşturan Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün geçişe açılması ile birlikte ağır araçlara yeni bir güzergah belirlendi. Yeni köprü gece ve gündüz açık olması, Trakya – Anadolu arasında yapılan geçişlerde sağladığı faydaya rağmen, yolu uzatması, geçiş ücreti,  bağlantı yollarının tamamlanmaması, köprüye ulaşmak için şehir içinin trafik çilesini çekmek gibi nedenlerle büyük bir hayal kırıklığı oldu…  

İstanbul'un büyüklüğü, hareket halindeki araç sayısı, üretim ve ticaret içindeki yeri düşünüldüğünde taşımacıların İstanbul içi taşıma ve dağıtım amaçlı olarak ikinci köprüyü kullanma isteği dikkate alınması  gereken bir talep. Değerlendirmelerin yapılmaması, taşımacıların ve lojistikçilerin görüş ve önerilerinin dinlenmemesi kayıplara neden oluyor. Bu kayıpların en büyüğü;  bölgesi ve hatta dünya için coğrafi konumunu da kullanarak lojistik üs olma hedefi olan bir ülkenin, en önemli kentinin iki yakası arasında akıcı gidiş-geliş sağlayamamasının ortaya çıkardığı hedef ve hayal kaybı…

M. Vahit Mahmatlı                           
vahit@mayadergi.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir