Aralık 17, 2008

Otomotivde yaşam döngüsü

Endüstriyel üretim, insanlara sayısız yarar ve yüksek hayat standartları sağlıyor. Buna karşılık endüstriyel üretimle birlikte gelen çevre sorunları, tüm dünyada endüstrinin gelişimi oranında artan bir gündem oluşturuyor.

Otomotiv endüstrisi de önemi, etkinliği ve büyüklüğüyle çevresel etkilerin en önemli belirleyenlerden biri durumunda. Otomotiv üreticileri, özellikle de ticari taşıt üreticileri, bu nedenle ürünlerinin çevreye yaptığı etkiyi azaltmaya yönelik çalışmalar gerçekleştiriyor, kendilerini sorunun ve çözümün bir parçası olarak görüyorlar. Bu çalışmalar, üç ana başlı kta toplanıyor;

Üretim sırasında ortaya çıkan çevresel etkiler,
Taşıtların kullanımı sı- rasında ortaya çıkan çevreseletkiler,
Ömrünü tamamlayan taşıtların geri dönüşümü ve bu dönüşüm süreci sırasında ortaya çıkan çevresel etkiler olarak sıralanıyor.
Üretim tesislerinin çevreye etkileri

Otomotiv endüstrisi, üretim tesislerinin büyüklüğü ve teknoloji kullanımıyla, endüstriyel tesisler arasında petrokimya, metalürji, demirçelik, kağıt ve kimya tesislerinden sonra gerek enerji tüketimi, gerekse çevresel etkiler bakımından en çok dikkat edilen tesisler arasında yer alıyor. Otomotiv endüstrisinin diğer temel özelliğini ise çok farklı endüstriyel tesislerden gelen, birbirinden farklı işleme ve birleştirme işlemleri ile oluşturulmuş, farklı tedarik süreçlerinden gelmiş parçaları birleştirmesi oluşturuyor.

Üretimde kullanılan enerji maliyetlerini ve çevreye yayılan atıkları azaltmak sektör için hem çevre sorumluluğu, hem de ekonomik kazanç oluşturuyor. Bu nedenle üretim tesisleri yenileniyor. Yeni tesislerin kurulmasında çevre faktörleri en önemli belirleyecilerden birini oluşturuyor. Son dönemde otomotiv tesislerinin boya üniteleri, en fazla gelişme gösteren birimler arasına bu nedenle girdi.

Taşıtların tasarımında kullanılacak malzemelerin belirlenmesi; pazar ve müşteri beklentileri, firmanın üretim tarzı ve karakterine uygunluk gibi bir çok etkenin biraraya gelmesi ile gerçekleşiyor. Kullanılacak materyalin hammadde seçiminde etkili olan faktörler arasında; hammaddenin avantaj ve dezavantajları, maliyeti, üretim süreci zamanı, üretim kolaylığı da yer alıyor.

Araştırma ve geliştirme birimleri geri dönüşümü %100 olan malzemelerden üretim yapmak için çalışmalar yapıyorlar. Geri dönüşümü mümkün olmayan malzemelerden üretilen bileşenlerin imhasında, çevreye zarar vermeyecek veya minimum zarar verecek yöntemler kullanılıyor. Bu arada bu materyallerin dönüşümüne ilişkin arayışlar da sürüyor. Otomotiv endüstrisi, özellikle ticari taşıt endüstrisi, üretimde büyük oranda geri dönüştürülebilir malzeme kullanımına yönelmiş durumda. Malzeme seçimi ve yeni malzemelerle ilgili olarak yapılan çalışmalar bu oranın en üst seviyeye çıkarılması yönünde. Bu arada geri dönüşen malzeme kullanımı giderek standartlaşıyor, pazarı koruma, rekabet avantajı elde etme ve yeni ürünler oluşturmada firmalara avantaj sağlıyor.

Ürün geliştirme ve üretimin ana konusu, pazar ve müşterinin satın alabileceği ürünler geliştirmenin yanı sıra çevre normlarını karşılayan, hatta aşan ürünler ve ana parçalar üretmek haline gelmiş bulunuyor. Tasarımcılar için egzoz emisyonu, kabin içi ve dışı gürültü seviyesi ile geri dönüşüm performansı, kalite ve fiyat kadar önemli bir konu durumunda.

Çevreyi koruma ve çevreci ürünler oluşturma çabası sayesinde, taşıtları meydana getiren tüm ana parça ve unsurların, üretimi ve bileşenlerinin biraraya getirilmesi esnasında, çevreye verilen zarar minimize ediliyor veya hiç bir zararlı atık yayılmıyor. Bu konuda çalışma alanı birincil öncelik. Üretimde enerjinin verimli kullanılması konusu ise esası oluşturuyor.

Ürünlerin kanuni standartlarda, müşteri istek ve ihtiyaçları gözetilerek, yüksek kalitede, performans ve verimlilik öncelikleri ile üretilmesi ve kullanım ömrü boyunca uzun aralıklarla bakım gerektirmesi, değiştirilen parçaların dönüştürülmesi ve toplanması, amaç haline gelmiş bulunuyor.

Verimli ve etkili taşımacılık için yol ve trafik altyapısı hayati önem taşıyor. Hareketin yavaş olduğu bir trafikte üretilen yüksek miktardaki karbonmonoksit ve partikül çevreye normal trafikte salınan emisyon ve partikülden daha fazla zarar veriyor. Yakıt maliyeti artıyor ve dur kalklarda taşıt bileşenleri daha fazla yıpranıyor. Taşıt üreticisinin çalışmaları boşa gidiyor. İşletmeci ise yatırımlarının karşılığını alamıyor ve/veya sonuç tüketiciye yansıyor.

Taşıt ve üstyapıları, kullanım alanına göre satın alınarak planlı taşımacılık yapıldığında optimum fayda elde ediliyor. Uygun koşullar varsa, karayoluyla birlikte RoRo ve RoLa’nın kullanılması gerekiyor. Aşırı yükleme yapmak taşıta zarar verdiği gibi, bakım, onarım, yakıt maliyeti ile servis zamanını arttırıyor, çevre kirliliğine neden oluyor.
 

Sürücünün taşıt kullanım tarzı da çok önemli. Sürücü taşıt üreticilerinin belirlemiş olduğu standartlarda taşıtını kullandığında, taşıtından optimum verimi alıyor, çevreye ise minimum seviyede zarar veriyor. Bu nedenle taşıt üreticileri, sürücü eğitimleri düzenliyor, hatta taşıt konfigürasyonuna özel eğitimler veriyorlar. İyi filo yöneticileri ve sürücüler bu eğitimlerden yararlanmayı ihmal etmiyorlar.

Taşıt servis ve bakımını üreticinin belirlediği zaman aralığında gerçekleştirilmesi, orijinal parça kullanılması ve taşıta müdahalenin yetkili servisler tarafından yapılması gerekiyor. Böylelikle taşıtın tasarım, geliştirme ve test aşamalarında göz önünde bulundurulan durum ve oluşumlar dahilinde çevreye verilen zararın minimum seviyelerde kalması mümkün oluyor.

Taşıt, ömrünün sonuna geldiğinde, geri dönüştürülmeli ve ekonomiye kazandırılma çalışması aşamasında ekonomik ve etkili metodlar kullanılması gerekiyor. Taşıt, parçalarına ayrılması işlemlerinde en az kayıp ve enerji kullanılarak geri dönüşüm sağlanılması gerekiyor.

Kullanım sırasında çevre etkileri ve geri dönüşüm

Otomotiv ürünlerinin tamamı, çalışmaları sırasında; yakıt, yağ, çeşitli filtreler ve lastikler gibi temel malzemeleri sürekli tüketiyorlar. Bunun yanında akü, ampüller ve bazı elektrik donanımları gibi kullanı m ömürleri dolan parçalara sahipler. Arızalar ya da kazalar sonrasında değişen yedek parçalar da bir taşıtı yaşamı boyunca çevreyle ilişkilendiriliyor.

Yakıt tüketimi sonrasında oluşan egzoz gazlarına yönelik olarak Euro ve EPA gibi normlar bulunuyor. Bu normlar; yakıtların niteliklerini, kimyasal bileşimlerini, hatta yakıt özelliklerini değiştirmiş bulunuyor. Yine bu normlara bağlı olarak motorların yapı larında özellikle yakıt sistemlerinde çok önemli değişiklik ve gelişmeler oluştu. Motor ve dişli yağlarının toplanması ve yeniden değerlendirilmesi gündemde. Ömrünü tamamlamış akülerin ve lastiklerin değerlendirilmesi konusunda ise Avrupa’da standartlar ve özel kullanım koşulları oluşturuldu.

Değiştirilen parçalarla ilgili olarak atık biriktirilmesi ve biriken atıkların dönüşüm için hazırlanması, satış sonrası hizmet birimlerinde her geçen gün daha fazla ele alınan konular arasında. Taşıtların değişen metal parçaları, metal özellikleri biliniyorsa ve birbirleri ile karıştırılmamışsa kolayca geri dönüştürülebiliyor. Buna karşılık özellikle kompozit ve kablodan hortumlara kadar kullanılan lastik, kauçuk ve plastik malzemeler, endüstriyel tekstil ürünleri ve cam, ayrıştırılması ve geri dönüşüme hazırlanması kullanılan malzemenin özellikleri, ekonomik değeri ve geri kazanmak için harcanacak zaman, enerji ve ayrıştırma işlemleri gibi zorluklara sahip.

Özellikle blok olarak üretilen ve ayrıştırılması için yeniden parçalanması gereken ana bileşenler ve farklı metal malzemeler kullanılmış blok parçalar, geri kazanım işlemlerini zorlaştırıyor.

Bu nedenle her geçen gün taşıt üretimlerinde kullanılacak bileşenler için materyal seçiminde daha büyük hassasiyet ve dikkat gösterilerek geri dönüşüm konusunda varolan seçenekler gözden geçiriliyor.

Üçüncü aşama

Yaşam döngüsünün üçüncü aşamasını ömrünü tamamlamış veya bir kaza ya da hasar sonunda kullanılmayacak hale gelmiş taşıtların sökülmesi ve ayrıştırılması işlemi oluşturuyor.

Ana parçaların sökülmesi ve bir taşıtın parçalara ayrılması işlemi, fiziksel bir işlem olduğu için kolaylıkla gerçekleştirilebiliyor. Bu işlem sırasında taşıtın veya parçaların bir daha kullanılmayacak olması, işlemlerin süratini daha da arttırıyor. Sökme veya ana parçalara ayırma işlemi tamamlandıktan sonra parçalar düzenlenerek, hammadde olarak tekrar kullanılabiliyor.

Geri dönüşümün uluslar arası standartlarda gerçekleştirilebilmesi için polimer bazlı bileşenlerin (plastik ve lastik) belirlenmesi ve işaretlenmesi gerekiyor. Söz konusu işaretleme işlemi dünyanın farklı ülkelerinde, ülke şartları göz önünde bulundurularak kanuni olarak uygulanıyor.

Avrupalı üreticiler, lastik ve plastik bileşenleri Alman VDA 260 standartlarında belirtilen özelliklerine göre işaretliyorlar. Yapılan işaretleme kullanılan malzemeyi tanımlayıp, sökme işlemi esnasında diğer parçalar ile karıştırılmasını önlüyor ve parçanın sökülmesi sonrasında gerçekleştirilecek işlemi belirtiyor. Araçların kullanımda çevreciliğinin yanı sıra üretim tesislerinin çevreciliği yeni bir gündem maddesi durumunda. Bu madde ile birlikte değişen parçalarda, özellikle de lastik, akü ve diğer plastik ve kompozit maddelerin geri dönüştürülmesi ve ömrünü tamamlayan taşıtların geri kazanımı sürekli bir gündem maddesi durumunda.

Bu iki maddenin ekolojik denge ve sürdürülebilir üretim, pazar ve yenilik kaygıları nedeniyle ekonomik potansiyel ve fırsat oluşturuyor.Ticari taşıt tasarımı, üretimi ve kullanımında önemli bir ülke durumuna gelen Türkiye’de de, 35 yaş üstü araçların trafikten çekilmesi sonrasında bu maddelerin önemli hale gelmesi bekleniyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir