Ağustos 4, 2014

Tarihi kim yazıyor !


Türkiye’de kara taşımacılığının yapısına ve rekabet gücüne baktığımızda; taşıma teknolojisi geliştirme, standartları belirleme gibi alanlarda, dolayısıyla da üretimde ve siyasette üstünlüğümüz olmadığını görüyoruz.
Sektörü var eden, rekabet avantajı sağlayan güç insan unsuru; taşıma şirketi girişimcileri, yöneticileri ve sürücüler. En önemli var olma nedeni de pazar büyüklüğü.

Türk taşıma sektörünün varlığı, toplumun tamamının yanısıra ticari taşıt endüstrisi ve Türkiye’de yatırım yapan tüm kurumlar ve çevre ülkeler için de çok önemli.
Türk taşımacılar, akıp giden zaman içinde işlerini yaparken öyle bir amaç ve niyetleri olmadığı halde tarihin kahramanları, tanığı ve de en önemli unsurlarından birini oluşturuyorlar.

Sürücüler ve nakliye şirketleri, batıda vize, geçiş ücretleri ve tarife dışı engellerle mücadele ederken, başka bölgelerde canlarını, mallarını ortaya koyuyorlar. Geçtikleri bölgedeki her değişimden, dış politikadaki tüm dalgalanmalardan etkileniyorlar. Son olarak eski Irak’ta kaçırılıp esir edilen Türk sürücüler bize ticaret için, diplomasi için, kültür için, kısaca hayatımız için ne kadar önemli olduklarını gösterdiler.
Son yıllarda Ortadoğu karmaşası içinde en büyük mücadeleyi veren ve zorlukları aşarak üretimin, ticaretin, ihracatın, ithalatın devamını sağlayan sürücüler ve uluslararası nakliyeciler oluyor.

Sürücülerin önemi yeni dünya düzeni ve küreselleşmenin karmaşası içinde her geçen gün daha fazla anlaşılıyor.
Yakın dönem Balkan tarihini yazanlar dileriz ilginç bir ayrıntıyı gözden kaçırmazlar. Bu ayrıntı Avrupa ve dünyada yeni düzenin şekillenmesinde önemli bir başlangıç noktası olan Yugoslav iç savaşının ilk günü ile ilgili. Yugoslavya’da başlayan iç savaşta ilk gün kayıpları, Avusturya’nın bir tampon olarak kullanmak üzere geçişe zorladığı Türk sürücülerden oluştu. Bu durum bugün de Irak’ta, Suriye’de, tüm Ortadoğu ile birlikte Asya’da sürüyor. Bu noktada Türk kara nakliyecisinin rekabet gücünün en önemli unsurunun insan kaynağı, özellikle de sürücüler olduğunu söylemeliyiz.

Diğer yandan içeride sürücüler ve kurumları arasındaki güven ve işbirliğinin azaldığı, ücret ve iş hukuku ile ilgili davaların arttığı görülüyor. Vize, kota vb. tehditler yetmezmiş gibi, sürücü belgesini anlamsız kılan, ne işe yaradığı belli olmayan belgeler için edinme ve yenileme harçları yatırılmakla uğraşılıyor.

Nakliye sektörü ve Türkiye, coğrafyasında ve dünyada ortaya çıkan yenilik, değişiklik ve zorluklarla baş ederken önüne koyduğu hedefe, özellikle de 10 yıl içinde 500 milyar dolar gibi bir ihracat hedefine ulaşmak için, en önemli araç olan taşımacılık ve sürücüler için ne yapıyor?
Unutmayalım; sürücü yoksa nakliye de yok, sürücüsüz araç olsa da, sürücüsüz nakliye yok!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir