Şubat 23, 2012

Uluslararası nakliyeciler çekicilerini yitirdi

Karayolu taşımacılığının önde gelen isimlerinden Saffet Ulusoy’un, hayata gözlerini yumduğu duyuruldu. Kronik şeker hastalığı bulunan Ulusoy, son beş yıldır iş hayatına ara vermişti. Son üç gündür de yoğun bakımda olan Ulusoy, bu sabah saat 10.00 sıralarında hayatını kaybetti. Ulusoy'un cenazesi yarın Levent Cami'nde kılınacak ikindi namazından sonra Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verilecek.


İş dünyasında bir Cumhuriyet çınarı

 

15 Ağustos 1930 yılında kalabalık bir Karadeniz ailesinin 11 kardeşin dördüncüsü olarak dünyaya gelen Ulusoy, ailesiyle başladığı taşımacılık hayatında, gelişen trendleri hissetmek ve bu trendlerin kimi zaman başlangıcında olmak gibi önemli bir özelliğe sahipti. Ehliyetini 1948 yılında alan Ulusoy, kamyon şoförü olarak başladığı iş hayatını, Türkiye’de kentleşmenin başlangıcı olan 50’li yıllarda otobüs taşımacılığı ile sürdürdü. Özellikle Trabzon-Samsun, Trabzon-Erzurum, Trabzon-İran arasında taşımacılık ve ticareti birlikte yürüttü. 1953-54 yıllarında ise Ankara ve İstanbul arasında otobüs taşımacılığı ile yeni bir dönem başlattı. Karadeniz’i Ankara ve İstanbul’a bağlayan otobüs hatları oluşturdu. 50-60 yılları arasında özellikle şeker pancarı, buğday, çimento vb olan temel maddelerin taşınmasına yönelik temel ihaleleri kazanması ve bu ihaleleri sorunsuz tamamlamasıyla Ulusoy adı ile birlikte Saffet Ulusoy adı da öne çıktı. 60’lı yıllarda ise Ulusoy, ticari araç satışları yapmaya başladı. Aynı dönemde artan yük miktarı ile birlikte Ulusoy, taahhüt aldığı bölgelerin şoförleriyle birlikte çalışmaya ve işleri büyütmeye başladı. 1966 yılında Varto depremi sonrası önemli çapta inşaat ve yol müteahhitliği gerçekleştirdi. İnşaat faaliyetleri uzun bir süre devam etti.


Özellikle Türkiye’den Almanya’ya giden işçilerin ve hac turizminin potansiyelini gören Ulusoy, uluslar arası yolcu taşımacılığında da başarısını ortaya koydu. Daha sonra rakibi olan Bosfor Seyahat’i bünyesine kattı. Bir süre dönemin ticaret ve iş adamlarının bir araya geldiği Adalet Partisi saflarında aktif politika yaptı ve şoförler derneği gibi bazı kurumlarda yönetim kurulu üyeliği, başkanlık yaptı. 70’li yıllarda uluslar arası karayolu ve uluslar arası yük taşımacılığının geliştiğini gören Saffet Ulusoy ve ailesi fertleri bu alanlar yöneldiler. Özellikle Ortadoğu taşımalarında Mersin Limanı’nı etkin bir biçimde kullandılar.







İthal ikameci dönemden küreselleşmeye giden yol


80’li yıllarda otomotiv de artan çekici ihtiyacını gören Ulusoy, Volvo’nun Türkiye distribütörü oldu. Bu Ulusoy’un uluslararası ilişkilerde ve otomotiv sektöründe yeni bir dönüm noktası oluşturdu. 1981 yılında Ulusoy, Uluslararası Nakliyeciler Derneği’nin Hayri Ekinci’den sonra ikinci başkanı olarak yeni bir dönem başlattı. Aralıksız 20 yıl başkanlık yaptığı dönemde Ulusoy’un nakliyecilerle kurduğu iş birliği uluslar arası nakliyenin uluslar arası rekabete dayanabilecek etkinliğe sahip bir sektör olmasın sağladı.


 


90’lı yıllar ile birlikte Yugoslav iç savaşının ardından Avrupa taşımalarında yaşanan zorluklara çare arayışı Ulusoy ve Türk taşımacılarını yeni bir çözüme yöneltti. Bu çözüm oluşumunda Saffet Ulusouy’un birleştiriciliği, girişimciliği, ekip oluşturma, büyük hayaller kurdurma, büyük işler bitirme, büyük paralar kazanma ve bu paralardan ekipte olanlara dağıtma yeteneği öne çıktığı Ro-Ro projesinin adımları atıldı. Saffet Ulusoy'un turizm taşımacılığı, otel işletmeciliği ve tekstil alanlarında da girişimleri oldu. Ulusoy, taşımacıları Ro-Ro’nun içinde yer almaya ikna etmek için başlangıçta yüz yüze görüşmeler yaptı. Şoförleri Haydarpaşa’dan Trieste’ye çeşitli defa davul zurna ile uğurladı.


 


2001 yılında UND başkanlığı için yapılan seçimi kaybeden Ulusoy, daha sonra Ro-ro ortağı arkadaşları ve kendine yakın taşımacılarla birlikte 2002 yılında RODER’i kurdu. Ro-Ro’nun satılması sırasında Saffet Ulusoy’la birlikte iş adamı olan bir çok taşımacı ile doğrudan veya dolaylı görüş ayrılığına düştü. Bu aynı zamanda Ulusoy’un gücünün zirvesindeyken hayatla, sektörle, başarılarıyla farklı bir şekilde yüzleştiği dönemi oluşturdu. Aynı yıllarda sağlığı da giderek bozulmaya başladı. Bu süreçte eski ortakları ve kardeşleriyle olan ortaklıklarını da büyük oranda tasfiye eden Ulusoy, bir ömür sürdürdüğü iş adamlığı mücadelesinin devamı için oğlu Haluk Ulusoy’a büyük oranda devrederek hayata veda etmiş oldu.


 


Ders çıkarılacak bir hayat


 


Ulusoy’un 82 yıllık hayatı Türkiye Cumhuriyeti’nin gelişimi ve bugüne gelişiyle de ilginç bir paralellik gösteriyor. Ticari başarı ile birlikte sosyal başarılar, ödüller de alan Ulusoy iş adamlığında bilgiden çok sezginin ve doğru zamanda doğru seçimi yapmanın önemini gösterirken bilgili ve etkin profesyonellerin işini iyi bilen teknisyenler ile çalışarak yükselinebileceğini sergiledi. Ulusoy, özel teşebbüsün oluşması sürecinde öne çıkan Vehbi Koç, Sakıp Sabancı gibi büyük sanayicilerin taşımacılıktaki temsilcisiydi.


Ulusoy’un 80’lerin başından 2000’e kadar yakınında bulunan İlker Altun tarafından yayına hazırlanan “Ben Demiştim” ve “Aklımda Kalanlar” adlı iki kitabı bulunuyor.

 


Saffet Ulusoy, her dönemde var olan basın ve iletişim kanallarını başarıyla kullanması ile de biliniyor. Kimi dostları ise Ulusoy'u sağlığında Türk basını ve TRT'nin değerli mensupları ile başlayan hitap konuşması ile anıyorlar.


 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir