Eylül 10, 2009

UND taşımacıların yaralarının hemen sarılmasını istiyor

UND yönetimi, ekonomik krizle baş etmeye çalışırken bir darbe de sel felaketine maruz kalan  nakliyecilerin yaralarının bir an önce sarılmasını istedi ve Hükümetten beklentilerini sıraladı.

Bugün UND merkezinde yapılan basın toplantısında Başkan Taner Dinçşahin, şu açıklamayı yaptı:

“Ekonomik kriz nedeniyle zaten belli bir durgunluk içinde olan Taşımacılık sektörü, şimdi de sel felaketi ile karşı karşıya kalmıştır.  Sel felaketinde birçok üyemizin gerek araçları gerekse işyerleri zarar görmüştür. Felaketten birçok altyapı hizmetinin de etkilenmiş olması nedeniyle halihazırda mevcut işyerlerinin kısa zamanda çalışabilir hale gelmesine olanak yoktur. Arşivlere, bilgisayarlara, dokümanlara ulaşabilmek mümkün olamamaktadır. Dolayısıyla bu durumdaki işyerlerinin kısa süre içinde fatura, beyanname, SSK bildirimi gibi yasal zorunlulukları yerine getirmesi de mümkün olamayacaktır.

İhracatımızın önemli noktalarında bir tanesi olan Halkalı Gümrüğü de bu felakete maruz kalmış; şu an için hizmet veremez hale gelmiştir. Bu nedenle Gümrük Müsteşarlığımıza, İstanbul Gümrükleri Başmüdürlüğüne ve Halkalı Gümrük Müdürlüğüne geçmiş olsun dileklerimizi iletmek isteriz.

Yapılan hasar tespit çalışmaları çerçevesinde şu ana kadar elde edilen bilgilere göre Halkalı Gümrüğü hariç olmak üzere 120’nin üzerinde araç hasar görmüş ve sürücülerimiz hayatını kaybetmiştir. Halkalı Gümrüğünde yer alan sadece bir depodaki hasar miktarı 2 milyon Euro’nun üzerindedir.

Doğal afet nedeniyle can ve mal kaybına uğramış işyerlerinin, böyle bir ortamda devlete karşı olan yükümlülüklerinde sıkıntı yaşanmaması için en kısa sürede yasal düzenleme yapılması ihtiyacı bulunmaktadır.

Hiç vakit kaybetmeden böyle bir kararın alınması, hem devletin kayıplarını önleyecektir, hem de mağdur durumda olan firmalarımızın nefes almalarını sağlayacaktır.  Böylece firmalar çalışmalarını sürdürebilecek duruma gelerek, devlete ve çalışanlarına karşı da yükümlülüklerini yerine getirebilecektir. Sektörümüz adına yetkililerden istirhamımız, yapılacakların en kısa sürede yapılarak, yaraların sarılmasıdır.

NELER YAPILMALI?

• Öncelikle bu felaketin başından bu yana bizlerden desteklerini esirgemeyen Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali Yıldırım’a, Müsteşar Yardımcımız Sayın Talat Aydın’a ve Ulaştırma Bölge Müdürümüz Sayın Ali Rıza Yüceulu’ya şükranlarımızı sunmak isteriz.

Bilindiği üzere ekonomik kriz nedeniyle sektörümüzde yer alan firmalarımız araçlarının yaklaşık % 25’ini parklara çekmek zorunda kalmış idi. Bu kapsamda maliyet kalemlerini de en aza indirebilmek adına parklara çekilen araçların sigortaları da iptal ettirilmiş idi. Bu kapsamda söz konusu felakete maruz kalan araçların önemli kısmı bu araçlardır.

Firmalarımızın uğradığı zarar oldukça büyüktür. Bu zararın en aza indirebilmesi için en başta yine Sayın Bakanımızdan destek talebimiz bulunmaktadır. Bilindiği üzere, Ulaştırma Bakanlığı Yetki Belgesi Ücretlerinden firma başına 50.000-TL ücret almaktadır. Alınan ücretlerden oluşturulacak bir fon ile zarara uğramış olan taşımacılarımızın desteklenmesi bu aşamada en çabuk destek olacaktır. Sayın Bakanımızın bu konuda gerekli hassasiyeti göstereceğine inanmaktayız.

• Selden zarar gören bölgeler ‘Afet Bölgesi’ ilan edilmeli ve Maliye Bakanlığı’nca sel felaketi mücbir sebep olarak kabul edilmelidir:

Sel felaketi nedeniyle araçları, malları, işyerleri zarar görmüş işletmelerimizin KDV Kanunu’ndaki düzenlemeler nedeniyle bir de bunların KDV’lerini ödeme ile karşı karşıya kalmamaları için Bakanlar Kurulu’nca zarar gören bölgeler afet bölgesi ilan edilmeli, Vergi Usul Kanunu’nda yetkilendirilmiş olan Maliye Bakanlığı’nca yapılacak düzenlemeler ile bu bölgelerde işyerleri ya da malları zarar gören işletmelerin vergi bildirim ve ödemelerine herhangi bir cezai yaptırım olmaksızın erteleme imkanı sağlanmalıdır.

• Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirim ve ödeme yükümlülükleri ertelenmelidir:

Sosyal Güvenlik Kurumu’na verilmesi gerekli bildirimler ile ödenmesi gerekli tutarlar, makul sürelerle ve herhangi bir yaptırıma tabi tutulmaksızın ötelenmelidir.

• Gümrük Müsteşarlığı, Açık Beyannameler ile ilgili olarak kolaylıklar göstermelidir:

Gümrük beyannamesi verilmiş mallar taşıyan araçların da zarar görmüş olması kuvvetle muhtemel olduğundan afet bölgesinde zayi olan gümrük beyannamesi muhteviyatı mallarla ilgili olarak, zaten sel felaketi nedeniyle canı yanmış firmaların bu konuda da zor durumda kalmamaları için gerekli düzenlemeler en kısa sürede yapılması ihtiyacı bulunmaktadır. Bu anlamda Gümrük Müsteşarlığımız ve İstanbul Gümrükleri Başmüdürlüğümüz gerekli çalışmaları başlatmış bulunmaktadır.

• Teşvik imkanı getirilmelidir:

Felaket nedeniyle zarar gören bölgeler ve işverenlerinin bu yaralarını sarabilmeleri için ivedilikle teşvikler sağlanmalı, mevcut bölgesel teşvik paketlerine doğal afetten zarar gören bölgeler ve afette malları zarar gören işyerlerinin dahil edilmesi sağlanmalıdır.

• Maalesef bu afet de gösterdi ki, uzun zamandır dile getirdiğimiz ‘Lojistik Köyler’in acilen hayata geçirilmesi zorunludur.  

LOJİSTİK KÖY NE SAĞLAYACAK?

Lojistik köyler en basit anlatımıyla, çok sayıda lojistik ve taşımacılık firmasının alt ve üst yapısıyla organize olarak bir bölgeye toplanmış halidir.

“Lojistik Merkezler” türü yapılanmalar, bulunduğu bölgedeki üretim sektörüne lojistik, nakliye gümrükleme, ambalajlama ve depolama faaliyetlerinde en iyi çözümü sunmaktadır.  Bu da hem taşıma maliyetlerindeki artışın kontrol altına alınmasını hem de sanayideki üretken rekabet gücünün arttırılmasını sağlamaktadır.

Lojistik köylerde, çok farklı boyutları olan, farklı alanları ilgilendiren  lojistik faaliyetlerde süreçlerin tekrarları önlenerek, verimlilik artışı sağlanmaktadır. Nakliye, depolama gibi lojistik maliyetler önemli oranda düşürülmektedir. Denizyolu, demiryolu, karayolu bağlantılarının doğrudan konuşlanacağı bölgeler olmasından dolayı “intermodal” lojistik faaliyetlerin kolaylıkla gerçekleşmesi sağlanmaktadır.

Şehir içinde bulunan TIR parkları, antrepolar, şirket depoları, gümrük alanları gibi fonksiyonların dağınıklığı lojistik firmalarımızın verimliliğini olumsuz etkilemektedir.

İstanbul örneğine bakıldığında 7000’den fazla depo, 400’den fazla antrepo, dağınık konteyner ve TIR park sahaları şehrin muhtelif yerlerindeki rastgele yapısıyla, etkinlik ve verimlilik ve trafik açısından önemli sorun kaynağı oluşturmaktadır.

Dün meydana gelen sel felaketinde de görüldüğü üzere, lojistik faaliyetlerin İstanbul gibi büyük bir kent içerisinde bu kadar dağınık ve plansız olarak gerçekleştirilmeye çalışılması, artık faaliyetlerin gerçekleştirilebilirliğini de tehdit etmeye başlamış; artan faaliyetlerimiz karşısında yetersiz kalan altyapılar aslında basit önlemlerle zayiat verilmemesi mümkün olan bu tür bir sel olayında “felakete dönüşmüş”, can ve mal kaybına yol açmıştır.

Halen Avrupa’da 8 ülkede toplam 100’den fazla organize lojistik bölgesi ya da yaygın tabiriyle “Lojistik Köy” kurulmuştur. Lojistik köyler, Avrupa çapında yaygınlaşırken, sadece Almanya’da son 20 yılda 33 adet lojistik köy kurulmuştur. Bunların çoğunun büyüklüğü 200 hektarı geçerken; en büyüğü 675 hektardır. Bu lojistik köylerde toplam yerleşik 1250 adet firma vardır ve bu firmalar toplamda 42.000 kişiye istihdam sağlamaktadır.

AB’ye üye olmaya hazırlanan ülkemizde ise lojistik köy ya da lojistik merkez yapıları sadece “söylenceden” ibaret kalmaktadır. Son 4 yıldır “hayata geçirilmeden üzerinde tartışılması sürdürülen lojistik alan projelerin sonuçlandırılamaması, sadece bölgedeki arazilerin metrekare fiyatlarını yükseltmekte ve projelerin hayata geçirilmesini, maliyet unsuru nedeniyle daha da zorlaştırmaktadır.

Dolayısıyla, sektör derneklerinin ve diğer meslek kuruluşlarının desteği de alınarak bu sürecin hızlandırılması gerekmektedir.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir