Nisan 25, 2013

Viyana “Çin Seddi”ni Slovenya'da kurdu

Keyfi uygulamalardan dolayı para cezaları ve çok uzun beklemelerle sahne olan Avusturya, Türk nakliyecisi için ve diğer taraftan da Anadolu, Ortadoğu ve Avrupa'daki ticaretindeki en önemli engel olma işlevini sürdürüyor. UND'nin Slovenya ile birlikte çıkardığı son uygulama Türk uluslararası nakliyecilerinin şikayetlerine neden oluyor. Türk nakliyecileri artan trafikle birlikte, alternatif güzargahlar oluşturma ve roro hatları birleştirme gibi çareler bulsa da, Avusturya her defasında başka bir engel sunmaktan geri kalmıyor.

Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND
), Avusturya’da Türk nakliyecilerinin zorunlu bırakıldığı ve “Çin Seddi” olarak tabir ettiği RO-LA tren hattının kaldırılması için harekete geçiyor. 48 saate varan beklemelerin 15 milyon dolarlık AB ihracatını ciddi ölçüde baltaladığına dikkat çeken UND, konuyla ilgili bir basın toplantısı düzenledi.

UND İcra Kurulu Başkanı Fatih Şener, RO-LA tren yolunun nakliyeciler için nasıl haksız rekabete ve artan maliyetlere neden olduğunu şu sözlerle açıkladı:

Türk ihracatı ve nakliyecisi dar boğazda
Uzun yıllar biri İtalya’da Trieste civarındaki Fernetti’den Avusturya’ya, biri Slovenya Maribor’dan Avusturya’ya, diğeri Macaristan Szeged’ten Avusturya’ya giden üç ayrı tren yolu hattı bulunuyordu. Geçtiğimiz Aralıkta 24-25 bin tırın geçtiği Szeget kaldırıldığı ve yeni bir hat konmadığı için Maribor’a yığılma oldu. Bu yığılma da 3-4 gün bekleme doğurdu. Bu da biz de bu ön kabulü sorgulamayı getirdi. 90’lara Slovak, Çek, Roman hepsi bu trene biniyordu. O zamanlar Türklerin trendeki payı yüzde 10-20 iken bu ülkeler AB’ye girdikten sonra bu ülkelerin araç emisyonlarına, Euro kaç olduğuna bakılmadan trenden muaf tutuldu. Şimdi tren kuyruğuna giren araçların yüzde 90’ı Türk plakalı. TIR parkı gibi. 50 metre gerisindeki kavşaktan binlerce tır geçip giderken, sadece Türk tırlar terk edilmiş bir alana gidip beklemeye başlıyorlar. Bu beklemeyle 15-20 milyar dolarlık bir ihracatı kaçırıyoruz. Biz de ek sefer yan sefer değil, trenlerin kaldırılmasını istiyoruz. Treni tercih edenler etsin ama zorunluluk olmasın. Bu konuda Avusturya ile yapılacak toplantılar yakın.

Avrupa’daki toplam ağır vasıta sayısına bakıldığında; İspanya’da 5 milyon, Fransa’da 5 milyon, AB’de 34 milyon. Bizim 30 bin tırımız yaklaşık 120 bin sefer yapıyor. Geçiş oranına güne bölerseniz günde 240 tane, 24 saate böldüğümüzde de saatte 10 tane tırın geçişinden söz ediyoruz. Biz tırımızın Avusturya topraklarında yıl boyunca gezmesinden söz etmiyoruz. Avusturya’daki 300 kilometrelik hat İstanbul-Bolu kadar. Bu yolu 4 gün beklemek değil,  3-4 saatte kat etmek istiyoruz.

Gerekçe çevre duyarlılığı olamaz
Avrupa’nın en genç en yeni filosuna sahibiz. Ciddi oranda Euro 5 normlarını karşılayan araçlarımız var. Kaldı ki nakliyeciler bu araçları Avrupa yollarında sorun yaşamamak için, çevreci olduklar için alıyorlar. Bunun için yatırım yapıyorlar. Buna rağmen sadece plakaları Türk olduğu için orada rezervasyon bekliyorlar. Rezervasyonda bugün baktığınızda da en erken bir hafta sonrasına alabiliyorsunuz.  Burada ciddi bir rekabet dezavantajı var.

“RO-LA’ya isteyen binsin!”
Beklemenin maliyeti 150-200 Euro. Transit ülkelerle yapılan her gecikme, yabancı ülke araçlar için bir fırsata dönüşüyor. Öyle ürünler var ki kullanım ömrü geçiyor. Raf ömrü bir hafta olan ömrün 4 günü yolda geçince sadece diğer ülkelerin mallarıyla rekabet şansı azalıyor. Bu sadece bizim değil ihracatçımızın da önemli problemidir.

Bazıları uçağa gemiye bindirin diyorlar ama yük nasıl gideceğine kendi karar verir. Karayolunun alternatifi olan yol yoktur. Domatesi uçakla gönderemezsiniz. Türk taşımasının en büyük avantajı Avrupa’ya kolay ulaşabilmesidir ama bu avantaj elimizde alınınca rekabet gücümüz kalmıyor. Neden sadece Türk araçlar trene biniyor? RO-LA ekonomiktir hızlıdır diyorlar ama öyle ise Bulgarlar Romenler neden binmiyor? RO-LA’ya isteyen binsin. Türk nakliyecisi binmek istemiyor.

Coğrafi sorumluluk
Gerekçe ne olursa olsun coğrafyanın size yüklediği sorumlulukları yerine getirmek zorundasınız. Avusturya ise RO-La ile Türk taşımacılığının önüne Çin Seddi oluşturmuş durumda ve orada ihracatımızın boğazını sıkıyor. Git falanca ülkeden geç demek GATT Dünya ticaret örgütü V. Maddesi ve Gümrük birliği yükümlülükleri ile bağdaşmaz. Uluslararası kurallar ile teminat altına alındığı üzere, ülkeler coğrafi konumlarının avantajını keyfi kullanamaz, haksız rekabete sebep olacak uygulamalar yapamaz.

KUKK toplantıları uygulamayı yasal gösteriyor

AB Uzmanı Can Baydarol ise konuyla ilgili gümrük Birliği ve Dünya Ticaret Örgütü kurallarına değinerek şu açıklamalarda bulundu:

“Aslında Bir AB ülkesi olan Avusturya ile KUKK Toplantıları yapılması bile aslında Gümrük Birliğine aykırıdır. Ben sizinle niye treni, kotayı tartışayım ki. Bu toplantılar da aslında kotayı kabul ettiğimizi ve meşru kıldığını göstermektedir.

Gümrük Birliği Anlaşmasına göre, anlaşmaya taraf ülkeler mal dolaşımına ek vergi koyamaz, ek maliyet koyamaz ve miktar kısıtlaması yapamazlar.. Yapılan tren dayatması Gümrük birliği anlaşmasın ve yükümlülüklere açıkça aykırılıktır.

Söz konusu olay sadece Türk nakliyecilerin sorunu değil. Aynı zamanda burada üretim yapan AB menşeli firmaların, ihracatçının, ithalatçının, yabancı yatırımcının da sorunudur. Konuştuğumuz durum Türkiye ekonomisinin etkilenmesidir” dedi

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir