Haziran 9, 2014

Engelli


Yolcu taşımacılığına yönelik ticari araç üretim ve kullanımında Türkiye’nin Avrupa ve dünyada özel bir konuma sahip olduğu herkesin bildiği ve kabul ettiği bir konu.
Sektör, yan sanayi ve sistem üreticilerinin çözümlerinden yararlanıyor, motor, aks, şanzıman vb. eşleştirerek oluşturduğu yerli araçlarla dünyanın her yerinde müşteri bulacak ürünler geliştiriyor.

Avrupalı sistem üreticileri, özellikle minibüs ve midibüs segmentinde Türkiye’de ortaya çıkan veya çıkarılacak olan istek ve çözümlere göre ürün geliştiriyorlar. Bu tip ürünlerin en önemli kullanıcısı da Türk pazarı oluyor.
Hind ve Çinli üreticiler, Türkiye’de ortaya çıkan üretim süreçlerine, ürünlere bakıyor, kendi pazar büyüklüklerini örnek çözümlerle birleştirmek istiyorlar. Yan sanayilerini hızlı bir şekilde oluşturmaya ve kalite sorunlarını en aza indirmeye çalışıyorlar. Doğu Avrupalılar ve son olarak da İranlı üreticiler, Türk otobüs üretimi ve kullanımını dikkatle takip ediyorlar.

Türkiye, otobüs üreticileri ve otobüs ulaşımı için coğrafi büyüklük, yol ağı ve yolların fiziksel özellikleri, yolcu ve iş çeşitliği gibi özellikleriyle önemli bir avantaja sahip. Hem şehirler arası ve kent içi taşıma hem bu taşıma türlerinin alt bölümleri için bu potansiyel geçerli. Tüm modlar için Türkiye’de yeterli sayıda yolcu  mevcut.

Türkiye’nin rekabette avantajlı durumda olduğu sayılı alanlardan biri olan otobüs sektörün 2018 yılından itibaren ürettiği toplu taşıma araçlarının tümü engelli rampasına sahip olmak zorunda. 7 Temmuz 2005'de yürürlüğe giren 5378 Sayılı Özürlüler Kanunu, aslında bu uygulamanın 2013 yılında başlamasını ön görüyordu.  Bu tarih itibarıyla tüm özel ve kamu toplu taşıma araçları engelli kullanımına uygun şekilde engelli rampalı olacak, şikayet halinde engelli rampası bulunmayan toplu ulaşım araçlarının çalışma ruhsatları iptal edilecekti. Bu uygulama iki kez uzatıldı.
Toplu taşıma araçlarına bir yasa ile özürlü ekipmanı konması zorunluluğunun getirilmesi, sektörün görüşü alınmadan, yansanayi ve ekipman üreticileri yeterince hazırlanmadan yapılan, bize ait tipik bir örnek. Halbuki, batıda olduğu gibi böylesi düzenlemeler, en baştan sektörün, yerel yönetimlerin ve ulaşımı düzenleyen kurumların işbirliği ile oluşturulmalı, maliyeti artıran uygulamaların nasıl tolere edileceği belirlenmeli, ekipman üretimi ve gelişiminin uygulama öncesi belirli seviyeye ulaşmış olmalı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir